Geç Olsun Güç Olmasın

Nasıl tembel oldum ben böyle. Bilgisayarımda revizyona gitmeme rağmen kıçımı kırıp bir yazı yazamadım. Oysaki neler yazacaktım...

YAZAMADIKLARIM:



1- SİYASİ İLİMLER TÜRK DERNEĞİ 14. LİSANSÜSTÜ KONFERANSI
5 Kasım 2016



Söz konusu dernek ve konferans hakkında detaylı bilgiyi ŞURADAN alabilirsiniz.
Gel gelelim ben bu konferansa niye katıldım? Uluslararası İlişkiler lisans öğrencisi olarak ne koparabilirsem kar diye baktığım bir konferanstı açıkcası.
İnanılmaz keyif aldığım bir kaç aksaklık dışında gayet verimli geçen bir organizasyon oldu.
Konferans üç oturumda gerçekleşti ben yalnızca iki oturuma katılabildim çünkü ilk iki oturum arasında bir hayli gecikme yaşandığı için programın gerisine düştüler haliyle işimiz gücümüz var biz de o kadar kalamadık affola.

Peki neler dikkatimi çekti?

1. Oturumda 7 farklı amfide sunular vardı. En çok dış politika analizi ile ilgilendiğim için Galatasaray Üniversitesinden Prof.Dr. Erkan Büyükakıncı'nın oturum başkanlığını üstlendiği sunuya gittim.
Erhan Hocamız bize sunumların neden 20 dakika olması gerektiği ile ilgili küçük bir konuşma yaptı.Tabii konferansın üzerinden günler geçtikten sonra 20 değil 15 olduğunu farkettik ama olsun :D
Hemen ardından ilk sunuyu Efe Sıvış ''Bir propaganda unsuru olarak Hollywood; ABD'nin 2.Dünya Savaşı müddetince Amerikan sinema filmlerinin Türkiye'deki rolüne ilişkin takip ettiği siyaset'' konusu ile gerçekleştirdi. İşin açığı konuya bayıldım. Tam da ileride üzerinde uzmanlaşmak istediğim bir alan diyordum ki bu sunum beni daha da heveslendirdi.

FLASH BACK
 Lise 3.sınıfta ne okumak istiyorsunuz sorusuna ''Bana kalsa uluslararası ilişkiler okurum fakat artık insanlara diplomasi ile bir şeyler sağlamak bu alanda barışı empoze etmek hayli güç o yüzden Radyo Televizyon Sinema okumak istiyorum'' demiştim.

Hard power, soft power kavramlarına değindikten sonra medya etkeninin uluslararası alanda kara propaganda hariç soft power olduğunu anlattı bize Efe Sıvış.
Şunlara dikkat çekti;
O.W.I
united artist
paramount

O dönemde(1942) Türkiye mevcut koşullardan ötürü tarafsız tavrını korumak zorundaydı. Bu sebeple ülkede propaganda yaratacak olan herhangi bir unsura izin verilemeyeceği için ''sansür'' Curchill-İnönü Adana Konferansı'ndan sonra kesinleşti.
Fakat halk evi tiyatrolarında sansürsüz filmlerin gösterimi devam etti.
Bu dönemin politikalarını anlamamızı sağlayacak bir kaç film

Sun Down
The Big Blocked (filmin adı yanlış hala doğrusunu hatılamaya çalışıyorum)

Foreign Correspondent


Bir de 1933 Ankara Belgeseli'ni sayın Erhan hocamızdan tavsiye aldık.

Özet olarak böyle bir sunum idi.

İnanılmaz görsel destekli (doğal olarak konu sinema) anlatısı gayet iyi fakat sonuç barındırmayan bir sunumdu tabiatı gereği. 

İkinci sunu ise Görkem Tnarıverdi'nin ''Barış Sürecinde Bozguncular'' sunumuydu fakat özür dileyerek bildiriyorum ki konu fazla salt bilgiye dayandığı için ve de görsel desteği olmadığından yetersizdi. O yüzden burada özet geçemeyeceğim.

Velhasıl ara verdik. Bir ömür sürdü bu ara! Kayıkhane'de öğle yemeği düzenlendiği için 11.45-13.00 arası sürmesi beklenen ara tam olarak 14.20'ye sarktı. Biz bir şekilde keyfini çıkarttık tabii fakültede kalsak da. Bu süreç içerisinde sağolsun bzileri de unutmayan büyüklerimiz sayesinde Starbuck sponsorluığunda kahvelerimizi de yudumladık :)




Ardından 14.20'de İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. İlter Turan'ın konuşmasını dinledik. Harika bir deneyimdi. Hem bizim biricik dekanımız ve bölüm başkanımız Prof.Dr Harun Arıkan'ın hocası olmasından ötürü çok keyifliydi hem de anlattıkları öyle her yerde bulabileceğimiz mesleki edinimler değildi.

Nelere değindi?

*Türkiye'de Modernleşme Süreci
*Demokratikleşme Türkiye'de neden sekteye uğradı?
* ''İktisadi gelişme Türkiye'deki demokrasinin alt yapısını oluşturmuş mudur?
*İtibar mevkiden gelmemelidir.
* Çoğunlukçu demokrasilerde muhalefet yıkıcı, iktidarı kaybetmenin maliyeti ise kabul edilemeyecek kadar yüksektir.

Konular gerçekten önemliydi fakat bizi en çok etkileyen kısım Harun Arıkan'ın İlter Turan'a verdiği plaket sırasında yaşanan diyalog oldu. Prof Dr İlter Turan, Harun hocamıza ''Umarım sen de bir gün böyle öğrenciler yetiştirmiş olmanın gururunu yaşarsın'' dedi. Hoppa benim gözler bir doldu. Bana ne oluyorsa canım. Neyse hayalleri büyük tutmak iyidir :)

İkinci oturumda Prof. Dr. Harun Arıkan'ın oturum başkanlığını üstlendiği Avrupa Birliği sunumlarını izlemek üzere amfi dörde doğru yol aldık. Bu oturumda ise sunumunu ikinci sırada yapan Özlem Cihan kelimelere sığdıramayacağım kadar başarılıydı. ''El-Atında-Tutulan'' Çevre: Avrupa Birliği 2020 Çevre Hedefleri Üzerine Bir Değerlendirme.
Konu buydu fakat üzerinde çok kafa patlattığı aşikar. Bu konuyu nasıl kaleme alacağımı bilemediğimden ki ciddili bir tez konusu da olduğu için fazla deşmeme kararı aldım. Umarım yazısını yolladığı uluslararası dergilerden yanıt alır da yakın zamanda hep beraber okuruz makalesini.

Eh saat oldu 17.30 haliyle konferans benim için burada bitti umarım bu kısa değerlendirmem birilerinin işine yarar. ( Hiç sanmıyorum pek yüzeysel oldu ama belki linkler iş görür :)

                                    ***

Az gittik uz gittik bir pazar sabahı sandalye aşırmak pahasına göl manzaralı kitap okuma seansı yaptık.


***
Gez eğlen bunun da bir sonu var tabii canım sabah dersleri de önemli nihayetinde.

bkz: canlarım!


                                                       

2016'nın anlatmadığım daha doğrusu yaşamakla meşgul olup bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım kısmı aynen böyleydi. Yeni bir can dostu bile edindim. Kendisi Amerika'nın Kaliforniya Eyaleti'nden gelip hayatımıza neşe katan bir güzellik. Bunlara detaylı olarak başka bir yazımda değineceğim sonuçta önümüzde derya deniz bir amerikalı kanki duruyor !!

2016'nın ''EN''leri



Okuduğum en iyi kitap;



Yazılarımı az çok takip ediyorsanız dergi okumayı sevdiğimi de muhakkak biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız da hali hazırda öğrenmiş oldunuz. Elime geçen her türlü dergiyi okumaya bayılsam da vazgeçemediğim tarih dergilerim ve bir de VOGUE var. Neden Vogue seviyorum? Şimdi çoğunuzun belki de diğer kadın dergileri ile karıştırıp ön yargılı olduğu bir dergi olabilir. Hiç de öyle değil halbuki. İçinde boş beleş ''şunu şunla gördük şunu şunla bastık şu poposuna botoks yaptırmış'' haberlerine hiç rastlamadım. Daha çok moda-sanat dergisi. En güzel yanı da okurlarına devamlı kitap hediye ediyor olması.
Lakin yine dikkat çekeceğim bir husus var ben bu derginin ''aşk doktoru yok efenime söyleyeyim 2017'de sizi neler bekliyor burç yorumları'' gibi safsatalara da yer verdiğini hiç görmedim. Şahsen astrolojiye saygım var lakin günümüzde yapılan astrolojik yorumların zamanın yeterliliğinden yoksun olduğunu düşünüyorum. Her neyse işte misal şu an tüm kadın dergileri astroloji kitapları hediye ederken Vogue; Ntv yayınlarının  -''Zaman'' saatin neyi ölçtüğünü anlamak için çizgibilim - adlı kitabını hediye ediyor. 




 Hiç unutmam 2012'de bu dergiyi ilk kez almamı sağlayan da aşağıda fotoğrafını eklemiş olduğum Sherlock Holmes'in çizgi romanını hediye ediyor olmasıydı.


Hah yazının konusundan iyice saptım hemen toplayacağım. Bu kadar açıklama yapmamın elbet bir sebebi var. 2016'da okumaktan en çok keyif aldığım kitap Vogue'un hediyesi çünkü. 
BIRAK DAĞINIK KALSIN


Hayat kurtaran bilgileri mizahla harmanlayıp o kadar ilginç yerlere değinmiş ki bir okumakta fayda var derim.




İzlediğim en iyi film;

Hiç kuşkusuz Count Olaf! Yaşama enerjimi geri getiren o muhteşem film. (Bazı ruh emicilerin ısrarla göz diktiği yaşam enerjinize doping niteliğinde!!) Şu an dizisi çekim aşamasında umarım o da bir an önce yayımlanır. Bununla ilgili spoiler vermek istemiyorum. Ne olur izleyin sadece şuraya biraz ön bilgi ekleyeceğim.
Benden bu kadar umarım biraz olsun bir şeyler katabilmişimdir. En yakın zamanda görüşürüz böyle deniz derya birikmez umarım.

Bu da canım kardeşim Ekin'den gelen 2016'nın son ve en tatlı sürprizi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Bu Kerem Yahu?

Savaş Satış

Kerem Özdoğan Konulu Teşekkür